İş dünyası röportajlarımızın konuğu, Rapsodi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk… ‘1982 yılından beri sektördeyim. Üretim, istihdam, ihracat tarafında ülkemize, milletimize katkı sağlamak için yatırımlarımıza ve dernek çalışmalarımıza devam ediyoruz. Sanayiciyi ve tekstil sektörünü zor günler bekliyor. Tekstil Bakanlığı kurulmalı önerimizi yineliyorum’ diyen Moda ve Hazır Giyim Federasyonu başkanı Öztürk, aynı zamanda TURKONFED başkan yardımcılığı görevini yürütüyor.
'Sanayiciler olarak bizim sorunlardan ziyade sorumluluklarımız var'
'Sivil toplum örgütlerinin genel merkezi insandır'
'Başarı her zaman öne hamle yapmak değil; bazen durmak, geri çekilmektir. Asıl olan dürüstlüğü ve saygınlığı koruyarak oyun içinde kalmaktır'
'Ülkemizin lokomotif sektörlerinden olan tekstili geliştirmek için bir bakanlık oluşturulmalı. 3T yani ‘tarım, turizm ve tekstil’ emek yoğun alanlardır. Tarım ve turizm mevsimseldir; tekstil ise süreklidir. Tekstilde istihdam var, makine ve hammadde yatırımı var, ihracat var… '
'Meslek liseleri, erken yaşta hayata atılmanın, hayatı tanımanın ve hayata katkı sunmanın anahtarıdır'
Sanayici ve iş dünyası temsilcileriyle gerçekleştirdiğimiz röportajlarımızın bu ayki konuğu Rapsodi Çorap Yön. Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk oldu. Serhat şehrimiz Kars’ta başlayan ve gençlik döneminde İstanbul’a uzanan bir yaşam öyküsü; bugünlerde saygın bir markayla, modern bir tesiste, istihdam, üretim ve katma değer oluşturarak devam eden örnek alınacak bir iş hayatı… Bununla birlikte toplum ve insan odaklı bir yaklaşım ortaya koyan Öztürk’ün sivil toplum kuruluşlarında da aktif görevleri bulunuyor. Geçmişte Çorap Sanayicileri Derneği’nde iki dönem başkanlık yapan Hüseyin Öztürk, halihazırda Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı, Hige-Der (Hazır Giyim İhracatı Geliştirme Derneği) Başkanı ve TURKONFED’de ise başkan yardımcısı.
Hüseyin Öztürk’le Rapsodi’nin başarı sırlarını, sanayi ve tekstil sektöründeki gelişmeleri, sivil toplum kuruluşlarının misyonunu, meslek liseleri ve gençlere tavsiyelerini konuştuk…
7 yaşında çalışmaya başladım
Yaşam süreci çok kutsal, çok kıymetlidir her insana göre. Ben kendi hikayemin o kadar da sıra dışı olduğuna inanmıyorum. 16-17 yaşlarında İstanbul’a geldim ancak iş hayatına başlangıcım memleketim Kars’tadır. Henüz 7 yaşında garsonluk, ayakkabı boyacılığı, tezgahtarlık v.s yaptım. Beş kardeşiz, en küçükleri benim. Bizim oralarda çocukların çalışması normaldir yani ekosistem öyle ilerliyor. Erken yaşta sorumluluk almak zorundasınız. Birlikte hayatı paylaştığınız insanlara, en başta ailenize, çevrenize karşı sorumlusunuz. Üretilen her değerin bir parçası olmak zorundasınız. Kars, benim çocukluğumda 40 bin nüfusa sahipti. Türkiye’nin ilk millet bahçesi bizim şehirdeydi. Örneğin Türkiye’de başka bir yerde benzerini görmediğim Kasaplar Çarşısı vardır. Sineması, tiyatrosu, folkloru ile kültürel ve sosyal etkinliklerin var olabildiği; spor tarafında atletizm, güreş, boks gibi branşlarda çalışmaların yapıldığı, ticaretin belli dönemlerde yoğun şekilde devam ettiği çağdaş bir kentti Kars o zamanlar…
İnsan yaşadıklarının toplamıdır
Ailenin geçmişinde sanayicilik yok. Ben birinci kuşağım. Çocukluğumda, ilk çalışmaya başladığım yıllarda iş dünyasına dair belirlediğim bir hedefim yoktu. Aileye, çevreye mahcup olmayalım, başladığımız işi mazeretsiz şekilde bitirelim diye düşünüyordum. İyi yapınca işler kendiliğinden bir yere geliyor. Topkapı ve Bayrampaşa’da atölyelerde çorap üreticiliği, Yeşildirek’te ise mağazamız vardı. O dönemlerde aile şirketi olarak, zaman zaman ortaklıklarla, ayrılıklarla ticari hayatımızı sürdürdük. Sonuçta, insan yaşadıklarının toplamıdır. Belli tecrübelerle, iyi yaptıklarımızla, belki hatalarımızdan çıkardığımız derslerle bugünlere ulaştık. Bana yanlış yapanlara teşekkür ediyorum; gelişmeme katkı sağladılar. Geldiğimiz yeri hiç unutmadan, şahsımızı ön plana çıkarmak yerine, her zaman işimizi gücümüzü konuşarak hareket etme gayretinde oldum. Aileden, çevremden öyle gördüm çünkü.
Rapsodi’nin anlayışı: Ben değil ‘BİZ’
1982 yılından beri sektördeyim, çorap üretiminin içindeyim. 2006 yılında ise Rapsodi markasını devraldık, bünyemize kattık. 2018’de de Beylikdüzü’ndeki bugün kullandığımız 12 bin 500 m2’lik modern tesislerimize geçtik. Kendi bünyemizde şu an 200 civarı personelimiz var. Bununla birlikte, üretim noktasında dışardan atölyelerle iş birliği yaparak dolaylı istihdama katkı sağlıyoruz. Büyüme hedeflerimiz doğrultusunda, istihdam ve ihracatımızı artırabilmek için bu zor dönemlerde de yeni yatırımlar yaptık. Başarı her zaman öne hamle yapmak değil; bazen durmak, geri çekilmektir. Asıl olan dürüstlüğü ve saygınlığı koruyarak oyun içinde kalmaktır. Şirketimizde kibirden uzak, huzurlu bir iş ortamı oluşturmak ve ‘ben değil biz’ anlayışını benimsemek ana hedeflerimizdir. Rapsodi’de ihracat oranımız mevcut durumda 25-30 dolaylarında. Geçmiş yıllarda ihracatta %70’e kadar çıktığımız olmuştu. Ancak ihracat oranları, ekonomik nedenlerle son zamanlarda düştü.
Tekstil Bakanlığı kurulmalı
Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sektörü, toplam ihracatta birinciydi ve ilk kez bu yılın Mayıs ayında dördüncü sıraya geriledi. Sektörün ihracat içindeki katma değer payı %10’un altına inmiş durumda. Çorapçılık ise hazır giyimin alt sektörüdür, tamamlayıcısıdır. Türkiye, Çin’den sonra çorap üretiminde dünyada ikinci sırada. Emek yoğun bir sektör. Personelin ortalama maliyet rakamı 1500 dolara kadar yükseldi. Buna bir de enerji ve lojistik maliyetleri eklendiğinde, uluslararası pazarda ucuz işgücüne sahip ülkelerle rekabet şansı kalmadı. Sektörler de insanlar gibi, doğar, büyür, gelişir ve ölür. Türkiye hazır giyimde bu şekilde devam edemez. Ülkemizin lokomotif sektörlerinden olan tekstili geliştirmek için bir bakanlık oluşturulmalı. 3T yani ‘tarım, turizm ve tekstil’ emek yoğun alanlardır. Tarım ve turizm mevsimseldir; tekstil ise süreklidir. Tekstilde istihdam var, makine ve hammadde yatırımı var, ihracat var… Tekstilin 35 milyar dolar girdi maliyetine karşın 110 milyar dolarlık tüketim değeri var. İç pazarın ihtiyacını da önemli ölçüde karşılıyor. Bir anlamda bu yönüyle ithalatı önleyerek de ülke ekonomisine katkı sağlıyor.
Ezber bozan dernekler
Bir sivil toplum örgütünün merkezi insandır. Toplumdan uzak ve kopuk olamayız. Dernek ve federasyonlarda emek verenlere teşekkür ediyorum. Fayda maliyet tarafında baktığımızda bir işi geliştirme değil de bir işi iyileştirme yönünde çalışmalar yoğunlaşıyor. Kamu, genelde sahanın sorunlarını bilmeden hareket ediyor. Moda ve Hazır Giyim Federasyonu tarafında biz aldığımızda 11 dernek, 1500 üye vardı. Bugün 36 dernek, 12 bin üyeye ulaştık. Ezber bozan uygulamalar yapıyoruz. Örneğin üye derneklerden aidat almıyoruz, toplantılarımıza sponsor oluyorlar. Düzenlediğimiz bu organizasyonlarda, sektörde öncü firmaların deneyim ve ‘know-how’ aktarmalarını sağladık. Mardin, Diyarbakır, Batman ve Malatya’da dernekler kurduk, tüzüklerine destek verdik. Sivil toplum kuruluşlarında hizmet üretirken, şahsi veya firma odaklı bakmak yerine, ülke ve insan odaklı değerlendirme yapmaya gayret ediyorum. Kişisel planınız olabilir ama ülkenizden, sektörünüzden ayrı kalamazsınız. Hayatın bütünlüğünden kopamazsınız. Toplumsal çarpan yaratan projeler geliştirmek için mücadele etmeli ve geleceği inşa etmek adına birlikte olmalıyız.
3 mihenk taşı: Eğitim, adalet ve üretim
Gençler şunu bilmeli, teori kadar pratik de önemli. Pratiğin yoksa gerçeğin de yoktur. Usta-çırak ilişkisi, yani çağdaş tabiriyle mentörlük almaktan, deneyim kazanmaktan kaçmasınlar. Ebeveynlerinin sponsorluğunda büyüyen gençler var. Yani, bir gayret göstermeyen, öğrenmekten uzak duran… Kurumsal şirketlerde sadece tek bir iş öğrenirsiniz ama alaylı bir işyerinde veya kendi işinizde bir konuyu farklı boyutlarıyla öğrenmek mümkün. Hayalleri olsun fakat hedefler noktasında fırsatlar her daim karşımıza çıkar. 35-40 yılda bir sermaye el değiştiriyor. Dürüst, namuslu, ilkeli, aile ilişkilerine önem veren bir yapıyla iş hayatlarını sürdürsünler. Eğitim, adalet ve üretim hayatın üç mihenk taşı. Bu değerlere sahip çıksınlar. Evlenmek mi istiyorlar; yuva kurmak mı… Yuva, emek, sabır, hoşgörü ister; uzun solukludur. Bizim kuşakta çalışmak, ter dökmek vardı, işi yaparken kıra döke öğrendik. İkinci kuşakta ise eğitim öne çıktı. İkinci kuşak, işe sahip çıkmıyor. Almanya’da satılık 600 bin KOBİ var. Kendi çocuklarım adına beklentim, tabii ki işi devam ettirmelerine yöneliktir.
Meslek lisesi hayatın anahtardır
Endüstri meslek lisesi mezunuyum ve hayatımı bu noktalara taşımamda bunun çok önemli faydalarını gördüm. Çorapçılığın meslek liselerine girişinin fikir babasıyım. Meslek lisesi meselesi, ülkemizin en büyük yarası. Ne yazık ki mesleki eğitim, ‘ara eleman, çıraklık’ gibi tabirlerle itibarsızlaştırıyor. Bunu yerine teknik eleman, teknik personel gibi kavramlar kullanılmalı. Benim ülkemde meslek lisesi mezunları ne yazık ki, örneğin kız istemeye gitse mahcup, başı önde. Ama Almanya’da meslek lisesi okumuş genç, gururla geziyor çünkü meslek sahibi. 1980 öncesi bizim eğitim modelimiz gayet iyi çalışan bir sistemdi. Buna dönmekte, Almanya modeline benimsemekte gelecek açısından büyük fayda var. Meslek liseleri, benim çok hassas olduğum bir konudur. Bu okullar, erken yaşta hayata atılmanın, hayatı tanımanın ve hayata katkı sunmanın anahtarıdır.
Sorun değil sorumluluk
Belki istihdam, maliyetler, finansa erişim, yer bulma gibi konular hemen akla gelebilir ancak sanayici olarak bizim sorunlardan ziyade sorumluluklarımız var. İşletmenin ve toplumun yaşayan sistemi içinde bu sorumluluklara göre davranmalıyız. Vücut gibi, her organın bir vazifesi vardır ve önemsiz bir konu yoktur. Genel olarak üretimin, sanayinin her branşına daha kapsamlı teşvikler olmalı. Sanayide üç çeyrek dönemdir kaydedilen bir daralma var. Sanayinin milli gelirdeki payı, istihdamın içinde sanayinin payı mutlaka yükselmeli. Bir sonuç asla tek bir nedene bağlı değildir. O yüzden, 50 yıllık bir ‘master plan’ çerçevesinde üretim stratejisi, nakde erişim, eğitim, üretim bölgeleri, lojistik konuları birlikte değerlendirilmeli. Ülkenin marka değerine, bilinirliğine ve güvenilirliğine yatırım yapılmalı. Sanayicinin üretimdeki operasyon sayısı artmış durumda. Banka, kamuyla ilişkiler v.s. üretim dışı işler nedeniyle üreticiler asli işlerine bakamıyor. Sanayici ana işini kaçırmamak için efor sarf ediyor. Mesleki eğitim daha fazla ön plana çıkmalı. Nitelik sadece üretimde değil toplumun her kesiminde en önemlisi eğitimde, yaşam tarzında kendini göstermeli. Sektörel bazda rakip şehirler değil partner şehirler olmalı. Bunlar doğru bir kent ve yaşam planlamasıyla sağlanabilir ancak.
Çorap Müzesi’nin benzeri yok
Rapsodi’nin modern fabrika binası içinde yer alan Anadolu ve Balkan Çorapları Müzesi’nde 250’nin üzerinde çorap objesi sergileniyor. Türkiye’de örneği olmayan bu müzede, Anadolu’nun değişik yörelerinden seçilen çorap örnekleri yanı sıra Kafkasya ve Balkanlardan getirilen çoraplar da yer alıyor. Bu eşsiz müzenin kurucusu Hüseyin Öztürk’ün müzeyle ilgili ifadeleri şu şekilde: ‘Çoraplar renkleriyle, desen ve motifleriyle kendi içlerinde sessiz bir iletişim kültürü oluşturmuştur. Örneğin, Sinop’ta kız tarafı, eğer olumlu yanıt verecekse görücü gelen aileye damgalı motifli çorap gönderirmiş. Yaptığımız işin geçmişine ve bu kültürel mirasa sahip çıkmak düşüncesiyle bu müzemizi oluşturduk ve 2018 yılında ziyarete açtık. Yerli ziyaretçilerimizin yanı sıra yabancı konuklarımızın da büyük beğenisini kazanan bu müze, bizlerin gurur kaynağı oldu’
Hayati bir konu: Organ bağışı
Hüseyin Öztürk’ün kurucusu olduğu ‘Candostu Organ Bağışına Evet Platformu’ halkı bilinçlendirmek ve bağış sayısını artırmak adına Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği ve T.C. Sağlık Bakanlığı iş birliğiyle çalışmalarını sürdürüyor. Bu platformun organ bağışı konusunda ilk sivil inisiyatif olduğunu belirten Öztürk, ‘Federasyonumuz ve bakanlığımızla beraber şu ana dek 100 binden fazla vatandaşımıza bilgilendirme yaptık. Organ bağışı hakkında eksik ve kirlenmiş bir bilgi ortamı var. İnsan ve insan hayatı kıymetlidir. Bu bilinçle bir başkasının hayatına katkı sunmak ve buna vesile olmak da çok anlamlı tabii. Unutmayalım ki, bağışlayan tarafta olduğunuz kadar ihtiyaç sahibi de olabilirsiniz aynı zamanda.
Röportaj: İlker ERGÜR (Endüstriyel ve Ticari Gayrimenkul Uzmanı)